İSTANBUL – Yoksullaşmanın giderek tırmandığı Türkiye’de yerel seçimlerin, sol, sosyalist ve demokratik örgütler için bir fırsat olduğu bir süredir tartışılıyor. Ancak sol, sosyalist örgütler kendi aralarında gerçekleştirdikleri toplantılardan sonra ‘masanın’ dağıldığını açıkladı.
İstanbul’da Kadıköy, Dersim, Hozat, Hatay ve ilçesi Defne, Artvin Kemalpaşa başta olmak üzere iddiaları olduklarını belirttikleri kentlerde seçim çalışmalarını yoğunlaştırıyor. AK Parti ve CHP dışında toplumcu belediyeciliği mümkün kılmak isteyen partiler, yerel seçimlerin bir fırsat olduğunu kaydediyor. Sosyal medyada özellikle yüzünü sola dönmüş kitleler, Hatay’da birlik sağlanamamasını eleştiriyor. Peki, sol, sosyalist örgütler tartışmalarda neden anlaşamadı, farklılıklar neydi?
Söyleşi serisinin ilk iki bölümünde Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan görüşlerini anlatmıştı. Bu bölümde söz sırası Hüseyin Aygün’ün adaylığını Dersim Halk İnisiyatifi Platformu’yla birlikte destekleyen Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Genel Başkanı Aysel Tekerek’te.
‘SOSYALİSTLER SAĞA KAYIŞI SİYASET ZANNEDİYOR’
Mayıs seçimlerine kısa bir süre kaldı. Sosyalistler de kendi adaylarını açıklıyor. Yoksullaşmanın bu kadar arttığı, emekçilerin ezildiği bir ortamda toplumcu belediyecilik neden güçlü bir alternatif olarak ortaya çıkamıyor?
Çünkü Türkiye’de siyaset sağa yatmış durumda. Bu eğik düzlemde sosyalistler de sağa kayışı, siyaset zannettikleri için bir seçenek haline gelemiyorlar. Ya da şu şekilde söylersek; seçenek haline gelmek yerine sağa yatmış düzen siyasetinin gölgesine girmeyi “reel siyaset” olarak düşünüyorlar. Öncelikle meseleyi burada aramak lazım. Sihirli sözcük olarak karşımıza şu çıkıyor: “Sağa kazandırmayalım, sola kaybettirmeyelim”. Ama bu durum bir seçenek haline gelinememesinin en temel nedeni olarak karşımıza çıkıyor. CHP sol mu yoksa sol gösterip sağ vuran bir parti mi sorusu önemli bir sorudur.
‘CHP İLE HDP BU GİDİŞTEN NASİBİNİ ALAN PARTİLERDİR’
Sizce hangisi?
Türkiye’de düzen siyasetinin ekseni son 20 yıldır sağa kaymıştır ve CHP ile HDP (şimdi DEM Parti) bu gidişten nasibini alan partilerdir. CHP, ortanın solundan ortanın sağına geçmiştir. HDP de radikal demokrasiden liberal demokrasiye geçiş yaşamaktadır. Millet İttifakı’na bakınız. AKP’nin doğduğu Saadet, AKP’den doğan Gelecek ve Deva, MHP’den çıkan İYİ Parti ile kurulan cephenin neresi soldur? Ya da yakın zamanda Şeyh Sait tartışmalarında Kürt siyasi hareketinin geldiği yer direksiyonun sola mı yoksa sağa mı kırıldığını gösteriyor? Sola kırılmadığı kesin.
Şimdi Türkiye’de sosyalist, sol ya da devrimci seçenek konuşuyorsak nerede konumlandığımız önem kazanıyor. Ne yazık ki sosyalist sol CHP’nin ve HDP’nin yörüngesine girmiş, onun etrafından dönüyor, ona göre siyaset yapıyor ya da tutum alıyor. Örneğin Hatay’da aday bile çıkartmıyor, başını kuma gömüyor. Siz başka bir siyasi çerçevenin altına/gölgesine girerseniz kendinizi gösteremezsiniz.
Önce görünür olmanız gerekir. İkinci olarak böylesi bir siyasi tutum aynı zamanda düzen siyasetiyle benzeşmek anlamına geliyor. CHP’nin söylemi, tutumu, yaklaşımı ile benzeşen bir görüntü nasıl alternatif olabilir ki? Ya da siz CHP’yi destekleyip, HDP ile aynı çatı altında bulunup sonra ben başkayım/farklıyım dediğiniz de nasıl inandırıcı olabilirsiniz ki?
Türkiye solu da ne yazık ki düzen siyasetine benzeşiyor, düzen siyasetiyle aynılaşıyor ve aynı zamanda sağa yatmış eğik düzlemde aşağı doğru kayıyor.
‘BİR OY KEMAL’E BİR OY BANA DİYENLER DEVRİMCİ SEÇENEK OLUŞTURAMAZ’
Sizin yeni bir seçenek, farklı bir seçenek ortaya koymanız gerekirken sol, bir bütün olarak önce Kılıçdaroğlu’nun şimdi de İmamoğlu’nun çekim alanında siyaset yapıyor, onun yörüngesine girmiş, bu yörüngede dönüyor. Bunu da “sola kaybettirmemek, sağa kazandırmamak” söylemiyle yapmaya devam ediyor. Sağ siyasetle iş tutup bunu “sağa kazandırmamak” şeklinde formüle etmek tam bir akıl tutulmasıdır. Ne yazık ki böylesi bir siyaset tarzı sola musallat olmuştur ve bunun dışında bulunan devrimci ve komünistlere ise tam bir sansür ya da görmezden gelme siyaseti yürütülmektedir. Bir oy bana, bir oy Kemal’e diyenlerin bugün devrimci bir seçenek oluşturmaları mümkün değildir.
‘DEVRİM İÇİN FORUM YAPMAKTAN KILIÇDAROĞLU İÇİN MÜŞAHİT OLMAYA’
Geçmişte solun yönettiği belediyeler oldu. Ancak bu ‘alternatif olma’ iddiası Türkiye geneline yayılmadı, neden?
Çünkü siz yürüttüğünüz mücadeleyi ya da deneyimi nereye bağlayacaksınız? Sosyalist belediyecilikle yola çıkıp CHP çatısı altında adaylaşma arayışına yönelirseniz Türkiye geneline yayamazsınız. Bakınız solcuların geldiği durumu ifade etmesi açısından bu sorunuza bir sosyal medya paylaşımı ile yanıt vereyim: “Eskiden devrim için okullarda forum yapardık şimdi Kılıçdaroğlu için sandıklarda müşahit olduk.” Bu Türkiye sosyalist hareketinin kadrolarının geldiği yeri göstermesi bakımından manidar. Bu nedenle yukarıdaki sorunuzla doğrudan ilintili bunun yanıtı. Birincisi bu.
Sizin de belirttiğiniz gibi geçmişte solun yönettiği belediyeler oldu. Ovacık’ta mümkün olduğunca ücretsiz hizmet verilmesi, ihale düzenine kapalı bir yönetim anlayışı, Dersim-Tunceli’de komünist bir belediyenin, belediye çalışanları ile ülkenin en ileri toplu sözleşmesini uygulaması gibi örnekler, halkın sola ve sosyalistlere yüzünü dönmesini ve aradaki farkı görünür kılmasını sağladı. Ülke geneline bu örneklerin ve kazanımların yayılması için belediyecilikteki farkımız kadar siyaseten de farkımızın görünür kılınması gerekiyor. Ancak biraz önce belirtiğimiz nedenlerle özellikle seçim dönemlerinde bu fark öne çıkarılacağına üstü kapatılıyor. Alternatif olmanın gerek koşulu düzen karşıtı olmaktan geçiyor…
Halk yüzünü sola çeviriyor mu?
Halkın sola ve sosyalistlere yüzünü döndüğü gibi bir gerçek var. Ancak ülkenin sosyalistlerinin bir seçenek haline gelmekten öte düzen siyasetinin parçası haline gelmek gibi ortadaki tutum, halkın arayışını da düzen siyasetine yönlendiren bir işlev görüyor. Düzen dışılıktan bahsetmiyoruz ancak düzen karşıtı olmak alternatif olmanın gerek koşuludur.
‘ORTAKLIK BENMERKEZCİLİK YÜZÜNDEN KURULAMADI’
Sosyalistler seçime girince haliyle oy sayıları da tartışma konusu oluyor. Bazı kentlerde ittifak yapmak kamuoyunun da talebi arasında yer alıyor. Mesela Hatay ve ilçesi Defne bunun başında geliyor diyebiliriz. Seçim kazanma potansiyelini artırmak için neden bir ortaklaşma sağlanamıyor?
Ortaklık kurmak zorundayız, kurulmalı. Ortaklık kurulmamasının temel nedeni olarak Türkiye solundaki devam eden benmerkezcilik anlayışı bir kez daha karşımızda değil mi? Doğal olarak ben kendi partim adına konuşabilirim. Biz solun aday çıkardığı yerlerde aday çıkarmamaya özen gösterdik. Kimsenin aday çıkarmadığı bazı yerelliklerde aday gösteriyoruz. En azından yapabildiğimiz bu. Ama bununla birlikte ortaklaşmak için çaba sarf ettik, görüşmeler yaptık, ziyaretlerde bulunduk, ortak toplantılara katıldık. Fakat dayatma ve benmerkezci alışkanlıkları aşamadık diyelim.
‘SOSYALİST GÜÇ BİRLİĞİ’Nİ BİRİLERİ KENDİ BAŞINA BİTİRDİ’
Sosyalist Güç Birliği için seçimlerle sınırlı olmadığı söyleniyordu. Ancak böyle olmadı. Bu durum Türkiye’de son yılların tekrarına benziyor. Daha önce de benzer yan yana gelişler oldu, sonra dağıldı. Örneğin Sosyalist Güç Birliği için de böyle. Kurduk, sonra birileri kendi başlarına “Bitmiştir” diye açıklama yaptı. Ne diyebilirsiniz ki? Biz ülkenin yeni komünist partisi olarak yeni bir siyaset tarzını örgütlemeye çalışıyoruz.
‘RANTI, TALANI, YALANI TEŞHİR EDECEĞİZ’
Yerel seçimlerde izleyeceğiniz tutuma dair partiniz tarafından yapılan açıklamada “Kapitalizmde yerel seçimler sermaye sınıfı ve düzen partileri açısından rant paylaşımının yeniden organize edildiği bir işleve sahiptir” denildi. TKH olarak bu ‘paylaşıma’ düzen içinden nasıl bir müdahalede bulunmayı hedefliyorsunuz?
En başta teşhir edeceğiz. Rantı, talanı ve yalanı. Teşhir, en büyük devrimci propagandadan birisidir. İkincisi ezber bozacağız. Sermayenin ve gericiliğin kaleleri olan yerlerde doğrudan komünistler olarak aday çıkartıyoruz. Örneğin Kadıköy’de, Beşiktaş’ta, Karşıyaka’da, Çankaya’da değil… Bağcılar’da, Sultanbeyli’de, Ümraniye’de, Aliağa’da… Hem gericiliğe hem sermayeye karşı işçi ve emekçi adaylarımızla karşılarında olacağız, olmaya çalışacağız. 40 yıldır aynı hikâyeyi dinliyoruz ve bir kez daha İmamoğlu üzerinden CHP’cilik yapmamız isteniyor.
Ama biliyoruz ki Ankara’da yapılacak CHP’cilik, doğrudan MHP’cilik yapmak anlamına gelecek. İzmir’de çürümüş bir siyaset zihniyeti yok mu? Kim memnun? Hatay’da CHP yönetimi tarafından gösterilen aday vakası ortada, ancak CHP’nin kapısını çalmaktan geri durmayan bir tutum var. Örneğin Hatay’da Türkiye solu olarak ortak bir aday bile çıkartamıyoruz. Neden?
Bizim TKH olarak kimseye verilmiş bir sözümüz yok, sırtımızda küfemiz ya da kimseye borcumuz yok, o yüzden kendi adaylarımızla seçimlere giriyoruz.
‘ŞEYH SAİT’İN TORUNLARIYLA ORTAKLIK KURABİLMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL’
Dersim hariç 80 ilde aday çıkaracağınızı açıkladınız. Dersim’de bir sol ittifak aday çıkarıyor. Siz bunun da içerisinde yer almadınız. Neden Dersim’i ayrı tuttunuz?
Her siyasi ittifakın bir düzlemi, çerçevesi ve ilkeleri olur. Programı olur. Dersim’de kurulan sol ittifakın samimi bir ittifak olduğunu düşünmediğimiz gibi politik ilkeler noktasında yan yana gelebileceğimiz bir ortaklık bulamadık. Türkiye solu, DEM Parti’nin vesayetinden çıkamıyor. Biz DEM Parti ile birçok konuda temelde farklıyız ve o yüzden hiç ittifak arayışında olmadık. Nasıl olabiliriz ki? Alevilerin yoğun yaşadığı bir bölgede ve laiklik mücadelesi yürüten bizlerin “Tunceli’de Şeyh Sait’in torunlarıyız” diyen DEM Parti ile ortaklık kurabilmemiz çok mümkün değil. Bize göre bir ittifakın sol olabilmesi için kamucu, laik, anti-emperyalist ve sermaye karşıtı olması gerekir. Bunların silikleştiği politik düzlemi biz sol olarak değerlendiremeyiz, kendimizi burada konumlandıramayız.